31 Mayıs 2010 Pazartesi

vurdum.duymaz

vurdum duymaz olmak nasıl bir şey acaba
gerçekten merak ediyorum.
bir zamanlar yapıyor muşum bende bunu
ama biraz farklı ne vururdum ben,
ne de dururdum karşısında hayatın
gelsen üstüme üstüme
çekmese ayaklarım beni geriye
dimdik dursam karşında.
yok yapamıyorum beceremiyorum
ben senin gibi vurdum-duymaz olmayı
illa ki ya vurulacağım sana
ya da durulacağım sende.

MTürkölmez
20mayıs2010 dolaylarından...






...

herhangi bir kimseye karşı duyulan duygular eşliğinde yazılmamış tamamen spontane duygular içinde bir şiirimdir...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Bir tek sen! (110)

Hiç dostun olmasa
Adını kimse anmasa
Telefonun hiç çalmasa
Bir tek sen, bi tek sen yeter bana.

Bugün tek başıma
Dolaştım kalabalıkta.
Çok yabancıydı tüm dünya
Bir tek sen, sen olsaydın yanımda.

Gizlice yelken açsam
Buradan çok uzaklara.
Herkes beni unutsa da
Bir tek sen, tek sen yeter bana.

Ben küçük bir balığım
Kıyılarında yüzen
Kurtar beni kıyıya yanaşan
Gemiler beni ezmeden

Odanda bi akvaryum
Ben içinde yüzsem.
Tüm gün hiç sıkılmadan
Köşemde seni izlesem.

Şimdi herkes yanımda
O bildik eski romanda
Rolümü oynuyorum hala
Bir tek sen, bi tek sen yoksun yanımda.

110

23 Mayıs 2010 Pazar

pardon!


pardon! size aşık olabilir miyim?
ne garip bir soru aslında
ama gel gelelim
hep bu soruyu sormak istedim karşımdakine.
ama bir kere olsun dillendiremedi'm.
utancımdan mıdır nedir bilmem!
soramadım hiç,
sorabileceğimi de sanmıyorum.
gerçi neyin tartışmasını yapıyorum ki?
sormam ben belki de soramam.
ellerimdeki çiçekleri çöpe atarım yine de soramam,
kapında beklerim senin haberin olmadan
ama yine de soramam.
bekliyorum hep doğrusunu
doğru olanının beni bulmasını bir şekilde.
bu mayıs hüsran geçiyor tarifsiz!
üç nokta (...)


pardon! size aşık olabilir miyim?


MTürkölmez.
23.05.2010 - 18:51
Matrock Cafe / Taksim

20 Mayıs 2010 Perşembe

yetmiş milyon!


her şeyi görmek!
hiç bir şeyi görememek?
ya da hiç bir şeyin farkında olmamak.
ben bu üç evreyi de geziyorum zaman zaman
ama en çok her şeyi görmekteyim,
güzel bir şey fakat!
görmek istemediğin şeyleri de görüyorsun ya!
o kötü işte...
hiç bir şeyi görmemek de kötü aslında
gerçi kötüden ziyade acı.
mala bağlayıp farkında olamamak,
bu en keyiflisi belki de.
birkaç gündür bu moddayım,
nedenlerini saymakla bitiremem
bilmesi gerekenler biliyor ya o bana yetiyor.
bak bu düz yazın şiirimde çok nokta kullandım mesela,
diyeceklerimin sonu gelsin istiyorum.
yazmak bile istemiyorum aslında,
ama içimi dökesim var yetmiş milyona.
hani tv.ye çıkan herkes der ya,
tüm Türkiye onları izlermiş gibi
"yetmiş milyon bizi izliyor" bu da öyle bir şey.
beş izleyenim var dışardan da beş kişi okusa
kâfi...
alnımdan akar ter sana hiç değmiyor.
gözümden akan yaş denizi bulmuyor bu sıralar.
düşünüyorum başka bir şey yok elimde.
düşünüyorum sadece ne kadar diretmiş olabilirim.
yeter son olsun artık bu satırlar,
yoksa sonunu bağlayamadan,
yazdığımı komple silerek sonlandıracağım.
şimdilik görüşmemek üzre
bu sabah yine her sabah ki gibi sıkıldım istanbuldan
moralim bozuk cereyan kesik
hele bir de sen yoksun ya!
çok yazık...


  • yazıya eşlik eden şarkı şebnem ferah - istiklal caddesi kadar...

19 Mayıs 2010 Çarşamba

bu sabah yine her sabahki gibi sıkıldım istanbuldan...

pek bir şey diyesim yok.

.duygularımın notalara dökülmüş hâlidir...


yazının rengi bile yüreğimin kapalılığını vurguluyor...

16 Mayıs 2010 Pazar

15 mayıs 2010

'ta ki on dört mayıs cumadan başladı kutlamalar =) işteydim yarı sürpriz bir organize işler gerçekleşti ve mum üfleyerek başladım saymadım ama beş tane vardı sanırım her neyse teferruatı geçelim, üzerindeki çikolata mı yoksa pekmez mi o kısmını keşfedemediğim enfes bir dilim pasta tükettim akabinde 19.00 - 20.00 arası her hafta olduğu gibi halı saha maçımız mevcuttu gittik oynadık maçtan hemen önce tamamen geyikten ibaret şöyle bir muhabbet gerçekleşti dedim ki "yarın doğum günüm benim penaltı olursa ben atacağım" -bunu dedim ki, kaç aydır oynuyoruz ben penaltı olduğunu hatırlamıyorum olduysa da bir bilemedin iki tanedir o kadar maçımızda. maça başladık 5-0'dan 5-3'e kadar getirdik ve penaltı oldu :) şaka gibi, hani bir şeyi kırk kere söylersen gerçekleşirmiş ya bu da onun gibi bir şey resmen, gittim attım penaltıyı skor 5-4 sonra iki gol daha attık ve 5-6 öndeyiz gol yedik attık derken 6-7 önde bitirdik maçı 5-0'dan gelip maçı almak da keyifli oldu... sonra eve geldim yorgun bir vaziyette uzandım yatağıma uyudum sonra gecenin ilerleyen saatlerinde uyandım 2-3 falandı sanırım flashforward indirmeye başlamıştım uyku öncesi tabi ki download kısmı çoktan bitmiş bir bakalım doğru düzgün inmiş mi acaba dedim ama baktım akıp gidiyor bölüm enfes izledim bitirdim bir iki lafladım online birkaç kişiyle sonra ezan okunduktan sonra tekrar uzandım yatağıma ve daldım uykuya sabah kalktım kahvaltı akabinde bir iki saat ev işleri ardından taksim matrock nargile keyfine başladım Onur'la (OnurÖztürk) hemen ardından İyın geldi (CihanEmer), derken Sinem (SinemCantürk) ve Didem (DidemCantürk) hanımlar da teşrif ettiler ve karmaşık konu üstüne konu açıldı kimse bir şey anlamadı konuşulandan ama güzel bir sohbetti hepsine bana bu güzel günümde eşlik ettikleri için çok teşekkür ediyorum... Telefonla bana eşlik edenlerin hepsinin ismini yazamıyorum kusuruma bakmayın ama aklım dasınız bir bir. Hele bir tanesi var ki Tayland'dan arayıp gıyabımda doğum günü kutlayan insan evladı özledim yahu seni, evet senden bahsediyorum Murad (MuradYapıcı) yediğin tatlıyı da gördüm sağolasın pek de beğendim, neyse on beş mayısı da bu senelik kapatıyorum. Bakalım yarın on altı mayıs bana neler gösterecek =))

ve sabah pencereyi açtığımda gördüğüm manzara ile yazıyı sonlandırıyorum şimdilik...
güzel günlere.

sabah sabah odamın önünden arabadan taşan balonları satarak
para kazanmaya çalışan bir seyyar satıcı geçiyordu ve
çok şeker bir görüntüydü, kaçırmak istemedim...

yazı 110 grubunun Atomların Harika Dünyası -2005 albümünün eşliğinde klavyelenmiştir...

4 Mayıs 2010 Salı

hayatımın yirmi-sekizinci mayısı

hayatımın yirmi sekizinci mayıs ayı geldi çattı hatta başladık iki-üç gün kadar oldu, bilen bilir benim mayıs düşkünü olduğumu. bu ay içerisinde olan doğum günümü veya diğer arkadaşların doğum günlerini vurgulamak değil amacım, sadece mayısın hareket dolu olması ve hayatımın en önemli dönüm noktalarına ev sahipliği yapmış olmasıdır. nasıl anlatsam bilemiyorum, basketbol hayatımdaki profesyonelliğe geçişim, üniversitedeki en güzel günlerim, arkadaşlarımın beklenmedik doğum günü sürprizleri, Galatasaray'ımızın UEFA kupasını kazanması ve daha niceleri. bakalım bu mayıs ayına da bandırmada giriş yaptım çok geçmeden döndüm İstanbul'a malum iş mevcut. her neyse sözümün özü şundan ibarettir iki bin on yılının mayıs ayı ne çıkartacak önüme ve hayatımda neler değişecek veya neler silinecek. 'ey mayıs ayı bekliyorum senden şık bir hareket :)


*****fazla söze ne hacet buyurun fotoğraf*****